Göçebe Yalnızlık: David Martirosyan

Genel bakış

David Martirosyan, her şeyden önce insan varlığına ve onun özüne ilgi duyar. Bireyin kaçınılmaz varoluşsal yalnızlığı, düşüncelerinin temel konusunu oluşturur. Bu duygu, eserlerinde, hatta figürlerin doğrudan yer almadığı manzara veya natürmortlarında bile hissedilir; burada insan figürü fiziksel olarak yoktur ama varlığı her an sezilir. Sanatçının felsefe ve sanat tarihi konusunda derin bilgiye sahip olduğu açıktır; ancak bu bilgiyi kendine özgü bir entelektüel süzgeçten geçirerek, ona ait benzersiz bir görsel dil oluşturur.

 

Eserlerinde güçlü bir fotoğrafik nitelik bulunsa da Martirosyan’ın sanatı fotogerçekçi resim anlayışıyla tamamen örtüşmez. Sıklıkla kendi fotoğraflarını bilinçli olarak kullanır ve fotoğraf objektifinin insan gözünden farklı bir şekilde “görme” yetisini avantaja çevirir, ışık ve gölge arasındaki keskin kontrastlarla veya renkli fotoğraflara özgü yoğun kromatik etkiyle oynar. Ancak sanatsal sürecinde, bu görüntüleri sayısız kompozisyonel dönüşüme tabi tutar. Cesur, ritmik ve dokulu fırça darbeleriyle şekillenen son derece dışavurumcu bir resimsel yaklaşımı tercih ederek, eserlerine ek bir duygusal yoğunluk kazandırır.

 

Sanatçının işleri geleneksel anlamda bir seriye özgü anlatısal bir düzen izlemez, ancak kavramsal olarak birbirine bağlıdır. Belirli insan figürleri eserlerinde tekrar eden motifler olarak karşımıza çıkar, ancak nadiren izleyicinin doğrudan bakışını yakalarlar. Bunun yerine, tuvalin ötesinde bir noktaya sabitlenmiş gibidirler. Çoğu zaman, sırtları dönük bir şekilde uzaklaşırken, boş sokaklarda veya dar geçitlerde yürürken, bazen açık bir alanın kenarında ya da sık bir ormanın geçit vermeyen çalılıklarının önünde yalnız başlarına dururken resmedilirler. İlk bakışta bu sanatsal yöntem tedirgin edici, hatta esrarengiz görünebilir; ancak, altında yatan varoluşsal yalnızlık temasını güçlendiren bilinçli bir tercihtir.

 

David Martirosyan, gündelik olanın içinden özü çekip ayıklayarak izleyicinin dikkatini insan doğasının unuttuğu kökenlere yönlendirme konusunda keskin bir yeteneğe sahiptir; günlük yaşamın otomatikleşmiş ritüellerinin altında gömülü kalan bu öz, onun sanatı aracılığıyla yeniden gün yüzüne çıkar.

Eserler
Sergi Görünümü