SONRASI: İnsan İzlerinin Çözülüşü: Galeri 77
Galeri 77, sanatçı portföyünden Karen Arakel, Roman Babakhanian, Mehmet Resul Kaçar, Roman Kakoyan, David Martirosyan, Sergey Narazyan ve Arthur Tonakanyan’ın çarpıcı işlerini bir araya getirdiği çok özel bir sergiye 14 Mart–5 Mayıs tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor. “Sonrası: İnsan İzlerinin Çözülüşü”, doğa ve insan arasındaki karmaşık ve sömürü üzerine kurulu olan ilişkiyi inceleyen ve insanın ayak izlerinin yok olma serüvenini tasvir eden bir sergi. Düşündürücü eserler ve sürükleyici kareler aracılığıyla doğa ile ilişkimizi, gezegenimizin ekosisteminin hassas dengesi üzerindeki derin etkimizi ve Dünya’nın sakinleri olarak rolümüzü yeniden değerlendirmeye çağıran bir davet. İnsanların artık var olmadığı bir dünyayı hayal etmek, olası sonuçları keşfetmek ve doğanın kaderini şekillendirmedeki rolümüz üzerine düşünsel bir deneyim.
Günümüzde sürdürülebilir uygulamaları benimsemek ve tüm yaşamın hassas bir denge içinde devam etmesine olanak tanıyan biyolojik çeşitliliği korumanın aciliyetini anlatmanın birden fazla yolu var. “Sonrası: İnsan İzlerinin Çözülüşü” ise bunları muhtemel tehlikeleri bir tehdit şeklinde bağırıp göstererek değil, yaşanmışlıklar üzerinden bir anı defteri veya doğanın bir biyografisi gibi gerçekleştirmeyi seçiyor. Seçkide yer alan eserler aracılığıyla medeniyetin izlerini ve insanların arkalarında bıraktıklarını görüyoruz. Binlerce yıl boyunca doğaya karışamayacak hurdaların, yıkıntıların ve kalıntıların ömürlerinden birer kare karşımıza çıkarıyor sergi; ardından daha da ileriye gidiyoruz içinde yaşadığımız gezegenin kendine ait olanı geri aldığı ve muhtemelen insanlığın asla deneyimleyemeyeceği bir zamana. Doğanın kendini iyileştirme sürecinin ileri aşamalarına, insan uygarlığından binlerce yıl sonraya, bir ütopyaya, bir düşe...
İnsanın kibrinin, hırsının ve aksiyonlarının kümülatif bir yansıması olan sergideki işler herhangi bir figür içermiyorlar. Çoğunlukla peyzaj eserlerden oluşan bu seçki, yer yer karanlık renkler, distopik bir hava ve insanlığın ayak izlerini içerirken diğer bir yandan canlı, rengarenk ve eski kudretini yeniden kazanmış bir ütopyayı anlatıyor. Bir tarafta doğa, bir tarafta insan ve ikisinin amalgamı.
Sergi anlatmak istediği geleceğin veya alternatif bir gerçekliğin nedenini üç ana kavram altında bir araya getiriyor; Sanayileşme, tüketim toplumu ve antroposantrizm.
İnsanın doğaya karşı olan sömürü hikâyesinin en büyük nedenlerinden biri sanayileşmenin yükselişi ve buna eşlik eden insani ilerleme ile ne pahasına olursa olsun ekonomik büyüme ideolojisi. 18. yüzyılda başlayan sanayi devrimi özellikle 1900’lü yılların ikinci yarısında teknoloji, imalat ve ulaşım alanlarında önemli ilerlemeler sağlamış ve insan toplumu üzerinde pek çok olumlu etkisi olmasına karşın doğal kaynakların daha önce görülmemiş ölçekte sömürülmesine de yol açmıştır. Bu üretim ve kârı maksimize etmeye odaklanan yaklaşım, çevresel sürdürülebilirlikle ilgili kaygıları çoğu zaman gölgede bırakılarak ekosistemlere zarar veren ve doğal kaynakların hunharca tüketildiği uygulamalara yol açmıştır.
Sanayileşmenin yükselişiyle ortaya çıkan bir diğer faktör de 20. yüzyılda oluşmaya başlayıp kısa sürede dünyanın pek çok yerine yayılan tüketici toplum yapısıdır. İvme kazanan üretimle eşzamanlı bir şekilde ortaya çıkan tüketim alışkanlıklarının gerçekleştirilebilmesi adına tüketim eylemi; kişisel mutluluk ve sosyal statünün maddi varlıklara bağlı olduğu fikri ile özdeş tutularak reklam ve pazarlama araçlarıyla sürekli teşvik edilmiştir.
Son olarak Antroposantrizm, yani insanların evrenin merkezi ya da en önemli varlıkları olduğu inancı rol oynamıştır. Bu ideoloji, ekosistemlerin değerini ve tüm canlı varlıkların birbirine bağlı olduğunu kabul etmek yerine, doğanın yalnızca insan kullanımı ve sömürüsü için var olduğu algısına yol açmaktadır. Aristoteles’e göre doğa, bulduğu tüm kaynakları kullanma hakkına sahip olan insanların ihtiyaçları için özel olarak yaratılmıştır. Biyolojik çalışmalarında üç tür ruh arasında ayrım yapmaktadır: Birincisi, bir organizmanın büyümesi, beslenmesi ve üremesiyle ilgili olan besleyici (bitkisel) ruh; ikincisi, hayvanlarla ve insanlarla ilişkili olan ve algılama ile duyum yeteneklerini içeren hassas (hayvansal) ruh; ve sonuncusu ise sadece insanlara özgü olan ve daha yüksek bilişsel işlevler, akıl ve zekâ ile alakalı rasyonel (akılsal) ruhtur.
İnsanları diğer canlı varlıklardan ayıran bu ruhani üstünlük fikri 17. yüzyılda Descartes tarafından da bitki ve hayvanların bir yaşam formu değil, karmaşık bir saat mekanizması gibi çalışan cansız nesneler olduğu düşüncesiyle desteklenince insan hegemonyası daha da bir hız kazanmıştır. Aristoteles’in bahsettiği üç tür ruhun hepsine sahip olan insan ırkının hayvanlar ve bitkiler üzerindeki üstünlüğü göz önüne alındığında, insan yaşamı dışındaki herhangi bir şeyin refahı konusunda hiçbir etik kaygı duyulmadan doğa tamamıyla yok sayılmıştır. İçerisinde yaşadığımız gerçekliğin aksine sergi sadece bu mekanikleştirilmiş iki ruhu içerir. Domine eden öğelerden arındırılmış bir duruluk, sakinlik ve huzur hüküm
sürer.
Sergide izlediklerimiz insanlar için yaratılmamış bir dünyanın olasılığı; aslında bu bir hayal. Doğanın ve Dünya’nın gördüğü bir rüyaya bakıyoruz. Uyuklamakta olan bir hayat görüyoruz, Dünya’nın kâbusları ve düşleri burada bir araya geliyor. Eserler, içerisinde yaşadığımız dünyanın gerçeğini tasvir ediyor gibi gözükse de gerçeklik bu değil, en azından henüz değil. Bu hala genç olan Dünya’nın arzularının bahçesine girebilme şansımız. Bunlar bir gezegenin akyuvarlarının verdiği görünmez savaşın resimleri ve iyileşme süreci. Travmalarından arınmak için attığı adımlarla, terapi süreci. Bütün bunlar ona verilenlerle, içerisinde barındırdıklarıyla neler yapacağı ve sonrası...
-
David Martirosyan, Khustup, 2023
-
David Martirosyan, İsimsiz / Untitled, 2020
-
David Martirosyan, Şubat / February, 2023
-
David Martirosyan, Kasım Güneşi / November Sun, 2023
-
Mehmet Resul Kaçar, İsimsiz / Untitled, 2023
-
Mehmet Resul Kaçar, Nuşa Ağanın Köyü Xarbetto / Village of Nusha Agha Xarbetto, 2023
-
Roman Babakhanian, Sevan'da Sonbahar / Autumn in Sevan, 2021
-
Roman Babakhanian, Sevan'da Sonbahar - Kasım Bulutları II / Autumn in Sevan - November Clouds II, 2021
-
Roman Kakoyan, Ayçiçeği Muhafızı / Guardian of Sunflowers, 2023
-
Roman Kakoyan, Koridor N2 / Corridor N2, 2023
-
Roman Kakoyan, Koridor N3 / Corridor N3, 2023
-
Arthur Tonakanyan, Kenar Mahalle / Suburb, 2022
-
Arthur Tonakanyan, Terk Edilmiş Köy / Abandoned Village, 2023
-
Arthur Tonakanyan, Harap Bahçe / Ruined Garden, 2023
-
Sergey Narazyan, Moskvich, 2020
-
Sergey Narazyan, Yaşlı Boğa / Old Bull, 2020